Her biri kendi alanında uzman sağlık ekibimizle hizmet verdiğimiz tüm bölümlerle tanışın.
Toplumumuz da eski ifade şekli ile adı “Dahiliye" olarak yerleşmiş olan günümüzdeki "İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI" tıp biliminin kurucu felsefesini ve yaklaşımını bünyesinde barındıran ve bilinen en geniş tıbbi uygulama ve araştırma alanıdır. İnsan vücudu birbirinden ayrılamaz bir yapıya ve sisteme sahiptir. Bu sistemdeki organlar arasında çok köklü ve sağlam bir etkileşim vardır. Bu nedenle iç hastalıklar, tıbbi birimler arasında kapsamı en geniş olan uzmanlık alanıdır.
Ateşli hastalıklardan metabolik hastalıklara, böbrek hastalığından, karaciğer hastalıklarına tüm sorunların başvuru ve çözüm merkezi İç Hastalıkları Ünitesi’dir. Kapsadığı hastalık alanları açısından hastanın tanı ve tedavisi dahil olmak üzere ilgili bölümlere yönlendirme gibi hizmetleri de icra eden bölümümüz hızlı ve yerinde tanı anlayışı ile çalışmaktadır
Tıp Merkezimiz, İç Hastalıkları Ünitesi üstlendiği misyon itibari ile çağın gereklerine uygun, hasta memnuniyetini ön planda tutan bir anlayış ile hizmetine devam etmekte kararlıdır.
Bronşit; soluk borusunu akciğerler ile birleştiren bronşların iltihaplanması nedeniyle oluşan bir tür enfeksiyon hastalığıdır. Genellikle kış aylarında sıklıkla olan bir rahatsızlıktır . Bronşit soğuk algınlığı belirtilerine ek olarak hırıltılı solunum, öksürük gibi olumsuzlukları da beraberinde getirerek normalden daha ağır bir soğuk algınlığına neden olur. Tehşis konulduktan hemen sonra tedaviye başlanması lazımdır. Tedavisi iyi bir şekilde yapılmazsa zatüreye neden olabilir. Bronşit belirtileri; - İnatcı öksürük - Balgam - Yüksek ateş - İştahsızlık - Solunum sıkıntısı nefes darlığı - Göğüs kafesinde sıkışma hissi
Alerji ve astımın hamilelik döneminde en sık görülen hastalıkların başında geliyor. Kontrol altına alınmayan astım ve alerji, düşük riskini artırırken bebeğin gelişimini olumsuz yönde etkiliyor. İyi kontrol altında astım hem anne adayı hem de bebekte sorun çıkma olasılığını oldukça düşürür. Hamilelik sırasında sigara kullanımı, hava kirliliği, ev tozu, küf, polenler, evde hayvan beslemesi ve stres astımı tetikleyen en önemli faktörlerdendir. Gebelikte oksijeni bol alanlarda vakit geçirmek önemlidir. Gebelik döneminde iyi bir tedavi çok önemlidir.
Verem hastalığı yani akciğer tüberkülozu; havaya salınan mikroskobik damlacıklar yoluyla insandan insana yayılan bakterilerden kaynaklanır. Aktif verem hastalığının belirtileri ve semptomları arasında üç haftadan daha fazla devam eden belirtileri; öksürük, kan öksürme, göğüs ağrısı, nefes alırken ağrı, öksürürken ağrı, yorgunluk, ateş, gece terlemeleri, titreme nöbetleri, iştah kaybı, istemsiz kilo verme bulunur. Tüberküloz olan bir kişinin enfekte olabilmesi için salınan mikroplardan sadece birkaçını soluması yeterlidir. Tüberküloz bulaşıcı olmasına rağmen, kolaylıkla yayılan bir hastalık değildir. Bir yabancıdan verem kapmak zordur, daha çok birlikte yaşanılan bir kişiden diğerine geçer. Bir kişi aktif verem hastalığı geliştirdiğinde, hastalığın öksürük, ateş, gece terlemesi veya kilo kaybı gibi belirtileri ve semptomları aylarca sadece hafif seyredebilir.Verem olan hasta iyi bağışıklık sistemine sahip değilse veya verem hastası düzenli tedavisini tamamlamadığı takdirde hastalık ölümcül olabilir.
Halk arasında şeker hastalığı olarak bilinen Diyabetes Mellitus (DM), insülin eksikliği nedeniyle organizmanın karbonhidrat, yağ ve proteinlerden yararlanamaması sonucu ortaya çıkan, kan şekerinin yüksekliği ile oluşan, süreklilik gösteren kronik bir hastalıktır.Belirtileri ise: - Poliüri (sık idrara çıkma) - Polidipsi (çok su içme) - Polifaji ( çok yemek yeme) veya iştahsızlık - Halsizlik, çabuk yorulma - Ağız kuruluğu - Bulanık görme - Kısa zamanda açıklanamayan kilo kaybı - Geçmeyen yaralar - Tekrarlayan mantar enfeksiyonları - Kaşıntılar
Hipoglisemi; kan glukoz seviyesinin 50mg/dl ‘nin altına düşmesidir. Fakat, diyabet tedavisi gören hastalarda kan şekeri 70-80 mg/dl ‘nin altına düşünce ve hatta çok yüksek kan şekeri değerleri olan kişilerde bu değerlerin çok üzerinde bile hipoglisemi belirtileri olabilir. Hipogliseminin belirtileri ; - Titreme - Soğuk terleme - Anksiyete - Bulantı - Çarpıntı - Acıkma - Uyuşma - Baş dönmesi - Baş ağrısı - Konsantrasyon bozukluğu - Konuşma güçlüğü - Halsizlik - Konfüzyon
- Fazla insülin yapılması - Fazla şeker düşürücü ilaç kullanmak - İlaçları yanlış zamanda almak - Yetersiz beslenmek - Aşırı egzersiz - Öğütatlama - Stres - Aşırı sıcak hava - Kadınlarda adet kanamasının başlaması
Hipertansiyon, kan basıncınınnormalden yüksek olması durumudur. Erişkin yaş grubunda kan basıncının 140/90 mmHg ve üzerinde olmasını Hipertansiyon olarak kabul ederiz. Günümüzde normal kan basıncının 120/80 mmHg ve altı olarak kabul edilmektedir. 120-139/80-89 mmHg ‘ı arası Prehipertansiyon olarak kabul edilmektedir.Diabetes mellitus veya böbrek fonksiyon bozukluğuolanlarda makximim istenenkan basıncı düzeyi 130-135/80-85 mmHg basıncı olmasıdır. Belirtileri; - Sabahları özellikle esneme, baş ağrısı - Kulak çınlaması - Baş dönmesi - Göz kararması veya görme bozukluğu - Bulantı veya kusma - Burun kanaması - Çarpıntı,ritim bozukluğu - Çabuk yorulma - Ayaklarda şişme - Halsizlik veya bitkinlik - Nefes darlığı - Bazı hastalarda da hiçbir belirti olmayabilir.
Astım; solunum yollarını farklı patojenler(mikroplar, mantarlar, küf, akarlar, toz, polenler,duman, kirli hava vs.) ile geri dönüşümlü olarak daraltan veya tıkayan kronik(uzun süreli) bir akciğer hastalığıdır ve genetik geçişlidir. Belirtileri ise ;kuru öksürük, hırıltılı solunum, nefes darlığı meydana gelir. Bazı hastalarda sadece nefes darlığı atakları olurken bazı hastalarda sadece kuru öksürük olur. Astım hastalığı iyi bir tedavi ile kontrol altına alınabilinir. Astım tedavisinin en önemli ve birinci kuralı alerjenlerden uzak durmak ve hastanın, hastalığı hakkında bilgi sahibi olmasıdır.
KOAH amfizem ve kronik bronşiti kapsayan bir hastalık grubudur.Nefes darlığı, öksürük, balgam çıkarma, göğüste tıkanma, hırıltılı solunum ve morarma gibi yakınmalara yol açar. Ancak bu yakınmalar ani başlayıp, kısa süren, gelip geçici bir şekilde olmayıp, aylarca, yıllarca devam eden ve giderek artan bir seyir gösterir. KOAH hastalığında en büyük risk faktörü sigara ve tütün ürünlerinin kullanımıdır. Sigaraya pasif maruziyet de solunumsal semptomlara ve KOAH gelişimine katkıda bulunur. KOAH hastalığı hafif, orta ve ağır KOAH hastalığı diye gruplandırılır. Hafif KOAH olan hastada; öksürük ve balgam vardır. Ağır bir iş yapıldığında veya hızlı yürüdüğünüzde nefes biraz sıkışabilir. Orta KOAH hastalığında; öksürük, balgam ve nefes darlığının şiddeti biraz daha artmış olur. Ağır bir iş yaparken veya günlük işleri yaparken zorlanır. Bir soğuk algınlığı veya akciğer enfeksiyonu geçirildiğinde iyileşmesi zaman alır. Ağır KOAH hastalığında; sürekli nefes darlığı olur. Öksürük ve balgam çok sıklıkla gözlemlenebilir. Enfeksiyondan geç iyileşme ve evde günlük işler yapılamaz hale gelinilir. Merdivenlere çıkılamaz veya oda içinde dahi yürünemez hale gelir. Hastalar çok çabuk yorulur ve bu süreçte hastanede yatarak tedavi bile görebilirler.
Aşırı alkol kullanımı ve tütün kullanımı bağışıklık sistemini zayıflattığı için, verem hastalığına yakalanmak ve bu hastalığın yarattığı komplikasyonlardan dolayı ölümle sonuçlanabilir. Sağlıklı bir bağışıklık sistemi normalde verem hastalığı bakterileriyle başarılı bir şekilde savaşır. Bireyin bağışıklık direnci düşükse vücut etkili bir savunma kuramaz. Ağır beslenme bozukluğu, düşük vücut ağırlığı, düzenli tedavi almamış eski tüberküloz hastaları, vücut direncini düşüren hastalıklar( şeker, kronik böbrek hastallığı, kanser vs... ) Bunun için de veremli hastaların erkenden bulunarak tamamiyle tedavi edilmesi, Göğüs hastalıkları Uzmanlarının birinci önceliğidir. Tüberkülozun erken tanısı için de özellikle 3 haftadan uzun süren öksürüğü olan kişilerin, en kısa sürede Göğüs Hastalıkları polikliniğine ve ya Verem Savaşı Dispanserine başvurmaları önemlidir.
Günümüzde erişkin bir erkek ve bayanda ideal kan şekeri açlıkta 60-100 mg/dl olarak kabul edilir. Bu değer genel olarak 60-110 mg/dl arasında olması istenir. Açlık kan şekeri (AKŞ) değeri, 8 saatlik açlıktan sonra yapılan bir ölçümde 126 mg/dl ve üzerinde ise veya günün herhangi bir zamanında rastgele bir ölçümde kan şekeri 200 mg/dl üzerinde ise, bu değerler kişinin şeker hastası olduğunu gösterir.
Hipoglisemi, Diabetes Mellitus ‘un tedavisinde dikkat edilecek en önemli konuların başında gelmektedir. Hipoglisemi tedavisine geç kalınması bilinç kaybı ve hatta ölüme neden olabilir. Sinsi ve kontrol edilemez bir hastalık olması nedeniyle tehlikelidir ve her an tetikte olunması gerekir. Hipoglisemi belirtileri olunca hemen meyve suyu,şeker veya şekerli su, kurum üzüm gibi yenmeli veya içilmelidir. Kişinin bilinci kapalıysa herhangi bir şey yedirilip içirilmeye çalışılmamalıdır. Hatta İnsilün kullanan bir hasta ise glukasyon enjeksiyonu yapılmalıdır.
Vücudun dokularının ihtiyacı olan oksijenin (O₂) taşıyacaksağlıklı kırmızı han hücrelerinin sayılarınınyetersiz olması durumudur. Kadınlarda hgb düzeyi 12 gr/dl, erkeklerde hgb düzeyi 13 gr/dl’nin altında olmasıdır.Başlıca belirtileri ise; - Yorgunluk - Zayıflık - Cilt renginde solukluk - Çarpıntı - Kalp ritminde bozukluk - Baş ağrısı - Nefes darlığı - Baş dönmesi ve baygınlık hissi - Unutkanlık - Gögüste sıkıntı hissi - Üşüme - Göz kararması - Kulak çınlaması - Huzursuz bacak sendromu - Dudaklarda çatlaklar - Tırnak kırılması - Saç dökülmesi
- Fazla tuzlu gıdalar tüketmek - Obezite - Stres - Genetik faktörler - Diabetes Mellitus - Kolestrol yüksekliği - Fiziki aktivitenin yeteri kadar yapılmamamsı - Tiroid bezi hastalıkları - Böbrek hastalıkları - Böbrek üstü bezi hastalıkları - Doğum kontrol hapları - Bazı ağrı kesiciler - Potasyum ve Kalsiyumdan fakir gıda tüketimi - Aşırı alkol tüketimi - İleri yaş - Uyku apnesi - Sigara,kahve,çay gibi bazı maddelerin aşırı tüketimi
Bu site deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla KVKK ve GDPR uyarınca çerez(cookie) kullanmaktadır. Bu konu hakkında detaylı bilgi almak için çerez politikası ve aydınlatma metni sayfalarını gözden geçirebilirsiniz. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.